Duayen arkeolog Prof. Dr. Refik Duru, insanlık tarihini baştan sona değiştiren Göbekli Tepe’nin ana tanrıça kültünü de yıktığını söylüyor.
Klaus Schmidt’in hayatının keşfi ve görevi olarak adlandırdığı Göbekli Tepe tapınakları, İngiltere’deki Stonehenge’den 7 bin yıl, Mısır Piramitlerinden 7 bin 500 yıl daha eski.
Milattan sonra 21. yüzyıldayız. Bir yandan uzayda neslimizi sürdürecek kolonilerin temellerini atarken bir yandan da tarihe gömülmüş kolonilerimizin izlerini sürüyoruz.
İnsanlığın varoluş serüveni ne kadar geriye uzanıyor? Arkeolojik kazılar bir yandan bizi ilk insanlara yakınlaştırırken bir yandan da geçmişi bizden uzaklaştırıyor. Kazı sonucu ortaya çıkarılan her bulguyla birlikte insanlığın ve medeniyetin kökleri sürekli daha geriye çekiliyor. Şanlıurfa’da keşfedilen dünyanın en eski tapınaklarının olduğu Göbekli Tepe, bunun en tipik örneği. İnsanlık tarihini 12 bin yıl geriye çeken Göbekli Tepe tapınakları İngiltere’deki Stonehenge’den 7 bin yıl, Mısır Piramitlerinden 7 bin 500 yıl daha eski. Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt’in hayatının keşfi ve görevi olarak adlandırdığı Göbekli Tepe kazılarının yirminci yılı geride bırakılırken arkeolog Prof. Dr. Refik Duru ile kazıların tarihi açıdan önemini konuştuk. Duru, “Göbekli Tepe bize bilmediğimiz bir şeyi öğretti. Ön Asya’daki bir anormallik bu ve bizim bildiğimiz süreçten çok farklı bir süreç. Burası bir kült mahalli. Dinsel törenlerin yapıldığı yerler. Ta paleolitik devirlerden bir takım kanıtlardan en büyük ilahi yaratığın kadın olduğu düşünülüyordu. Burada baş tanrı ya da tanrılık kadın değil erkek. Ezber bozuldu” diyor.