Çıkış / Exit

İşleminiz Yapılıyor.
 
 
 
 
 
 
 
 
English

TARİHÇE
 
Smyrna kenti ilk olarak Bayraklı’daki Tepekule Höyüğü’nde kurulmuştur. M.Ö. IV. yüzyılın sonlarına doğru artan nüfus ve ihtiyaçlar doğrultusunda Smyrna terk edilerek Pagos’a (Kadifekale) yerleşilmiştir. Efsaneye göre, İzmir’e gelen Büyük İskender, “Pagos Tepesi“ denilen Kadifekale’de avlanırken bir ara Nemesisler tapınağının önündeki ulu bir çınarın altında uykuya dalar, rüyasında gördüğü iki Nemesis, İskender’den yeni İzmir kentini uyuduğu tepenin eteklerinde kurmasını ister. Uykusundan uyanan İskender, Klaros’un Apollon kahinine gördüğü rüyayı anlatarak fikrini sorar. Kahin rüyayı tek bir cümlede yorumlar: “Kutsal Melez Çayı kenarındaki Pagos Tepesi eteklerinde yerleşecek İzmirliler, eskisinden dört kez daha mutlu olacaklardır.” Bu efsane pek çok Roma Dönemi sikkesi üzerinde de canlandırılmıştır. Roma döneminde görkemli bir dönem yaşayan İzmir, Doğu Akdeniz kara ve deniz ticaretine yön veren kentler arasında sayılmaktadır. Helenistik dönemde kentin imar faaliyetlerine önem verilmiş, birçok kamu binası inşa edilmiştir. Bu yapılar Roma döneminde onarılarak ya da çeşitli eklerle büyütülerek kullanılmaya devam etmiştir. İzmir, Roma döneminde agorası, tiyatrosu, stadyumu, korunaklı limanı, kolonatlı yolları ile “Asia’nın birincisi, en büyük kenti” olarak anılan Ege kentleri arasında yerini almıştır.Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu’na bağlı kalan kent, XI. yüzyılda Emir Çaka Bey tarafından Türk egemenliğine girmiş, Çaka Bey’in 1096 yılında öldürülmesinin ardından tekrar Bizans egemenliğine geçmiştir. XIII. yüzyıldan itibaren çeşitli antlaşmalarla İzmir’de oturma ve ticaret yapma hakkını elde eden Cenevizliler kentin kıyı kesimine yerleşmişlerdir. XIV. yüzyıl başlarından itibaren Aydınoğulları yönetimine giren İzmir, kıyı kesiminin alınamaması nedeniyle “Aşağı Şehir”-“Yukarı Şehir” ya da “Müslüman İzmir”-“Gavur İzmir” olarak adlandırılmıştır. 1402 yılında Timur’un aşağı kaleyi ele geçirmesi ardından kent 1426 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Bu dönemde iç liman doldurularak Ok Kalesi inşa edilmiş, bugünkü Kemeraltı’nın olduğu yay şeklindeki iç limanda yaşayan gayrimüslim nüfusun ticaret yapma hakkına dokunulmamıştır. Kale eteklerindeki Türk yerleşimlerinin aşağı doğru yayılması, Türk mimarisine özgü yapıların limanla bütünleşmesi sağlanmıştır. Avrupalıların hammadde ihtiyacını karşılamada İzmir limanını tercih etmesi ve Osmanlı’nın sağladığı vergi avantajları ile İzmir, XVII. yüzyılın başlarından itibaren diğer Osmanlı kentleri arasında ön plana çıkmıştır. Bu yüzyılda Sakız Adası’ndaki konsoloslukların kente taşınması, İzmir’i Osmanlı’nın Batı dünyasıyla ilişkilerini sağlayan limanı haline getirmiştir. Bu yüzyılın sonlarına doğru kent, ticaret yapmak amacıyla Avrupa’dan gelen Frenk ya da Levanten olarak adlandırılan topluluklar ile Rum, Ermeni, Yahudi gibi azınlık grupların yaşamak için tercih ettiği kozmopolit bir şehir haline dönüşmüştür. Bu gruplara XIX. yüzyılda Osmanlı’nın kaybettiği savaşlar sonucu Kırım, Romanya, Bulgaristan, Teselya, Arnavutluk, Girit gibi topraklardan gelen Müslüman göçmenler de eklenmiştir. XIX. yüzyılda ticarette hız kazandırmak için İzmir-Aydın ve İzmir-Kasaba demiryolları hatlarının açılması, denizin doldurularak rıhtımın ve Kordon’un inşası, tramvay hattı gibi altyapı çalışmalarına önem verilmesi İzmir’i diğer Osmanlı kentleri arasında önemli bir konuma getirmiştir. 1860’lı yıllardan itibaren yeni limanı, tramvay hattı, lüks mağazaları, tiyatro ve sinema salonları, kafe ve restoranları, aşağı şehrin bir bölümünün gazla aydınlatılması gibi etkenler kentin “Şark’ın küçük Paris’i” ya da “Levant’ın Parisi” olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün başladığı yıllar İzmir için ticari aktivitenin arttığı yıllar olmasına rağmen, I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi İzmir ticaretini durma noktasınagetirmiştir. 15 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1922 tarihine kadar Yunan işgali altında kalan kentte ticari, sosyal ve ekonomik hayat durmuştur. Yunan ordusu işgal ettiği Ege'deki yerleşimlerden çekilirken buraları ateşe vermiş, 13 Eylül Çarşamba günü Ermeni mahallesinde çıkarılan yangın rüzgarın da etkisiyle kısa sürede yayılmış, ancak 18 Eylül günü söndürülmüştür. Yangın sonucunda kentteki birçok yerleşim yeri yok olmuştur. Kenti önemli ölçüde etkileyen bu yangın sonrası Cumhuriyetin ilanıyla birlikte planlı dönem başlamış, ticaret de yeniden canlanmıştır. Konak Belediyesi 1984 yılında Merkez İlçe Belediyesi olarak kurulmuştur
 
** ROMA DÖNEMİ
 
Romalılar, İzmir'e İ.Ö. ile İ.S.395 yılları arasında egemen olmuşlardı. Roma Dönemi İzmir'i başlı başına dev ve görkemli bir dönemdir. Sezar, Oktavyanus, Marcus Airelyus, Brütüs ve Hadrianus gibi Romalı İmparatorların veya Kraliçe Küçük Faustina’nın âşık oldukları doğunun efsane kızıdır İzmir. Asya'nın Gerdanlık Kızıdır, görkemli Smyrna... Romalı İmparatorlar, ünlü savaşçılar, generaller ve konsüller dinlenmek ve doğunun gizemine savrulmak için Akdeniz'in en doğusundaki İzmir'e gelmişlerdir. Küçük Asya'da Tiber Tapınağı'na yapılması için on bir kent arasında bir tercih yapılması gerekiyordu. Bu kentler şunlardır: Sardes, Troya, Tralles (Aydın), Hypepes (Ödemiş), Loadiya (Denizli), Halikarnas (Bodrum), Magnesia (Manisa), Efes, Milet, Bergama ve İzmir. Tüm bu ünlü kentler içinde, bizzat Roma İmparatoru tarafından yapılan seçimde önceliği 'İzmir' almıştır. Kent, Romalılar zamanında gemi inşa eden Tersaneleri yüzünden tüm Akdeniz’de büyük bir üne sahip olmuştur. Bu arada Asya Olimpiyatları'nın 'İzmir'de Asya'nın Genel Olimpiyatları ' cümleleri vardır.   
 
Antikçağın tarihçelerinden Filostrat'ın yazdığına göre, Roma Dönemi İzmir'i tüm Avrupa kentlerini ile yarışacak derece güzel ve mamur idi. İzmirliler bu dönemde ticaret, bilim, eğitim alanlarında zamanın en ileri düzeyini temsil ederlerdi. Tapınaklar, okullar, kültür sarayları, hastaneler, muazzam talklar, geniş caddeler, büyük bir mimari sezgi ile düzenlenmiş semtler,  jimnazyumlar, koşu alanları ve tiyatrolar ile İzmir; coğrafyacı Strabon’un dediği gibi, dünyadaki kentlerin en güzelleri arasındaydı. Bu yüzden İtalya'dan, Yunanistan'dan, Adalar'dan ve Asya'dan birçok öğrenci okumak için İzmir'de yontulan bir mermer kitabede, İzmir'e 'Âlimler Ormanı' denmesi herhalde boşuna olmasa gerek...
 
"GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONAK"
 
"Konak", İzmir'de sadece bir semt ya da mahalle adı olmayıp özellikle son iki yüzyıldır şehrin merkezi olmuştur. Bu nedenle Konak Meydanı ve çevresine "İzmir'in Kalbi" diyebiliriz. Meydan ve çevresini oluşturan alanın en önemli yapısı hiç kuşkusuz İzmir Hükümet Konağı'dır. Konak, ayrıca Saat Kulesi, Belediye Sarayı, Vapur İskelesi, Yalı Camii, Ankara Palas, Anafartalar Caddesi girişi, Askeri Kıraathane, Milli Kütüphane ve özellikle Sarı Kışla başta olmak üzere günümüze kadar ulaşabilmiş ya da geçmişin anıları içinde kalmış birçok mekânı barındırmış bir semttir ve iş merkezi yoğunluğu hem de hemen tüm İzmir'den varılan/ulaşılan son nokta olma ile hemen tüm İzmir'e ulaşmak için yola çıkılan ilk nokta olma özelliğini uzun yıllar koruyarak İzmir'in merkezi olmayı başarmıştır. İzmir kadar büyük bir başka kentte hemen tüm yoğunluğun Konak gibi bir tek alana yığıldığı bir başka örnek bulmak çok zordur. 
 
Konak, yakın zamana kadar İzmir'in bir numaralı ticaret merkezi Kemeraltı ve çevresinin ana giriş-çıkış kapısıdır. Tüm şehir içi ulaşım araçlarının her yöne başlangıç noktası Konak Meydanıdır. 
 
Antik İzmir'de bu alanın bulunduğu yer "İç liman"ın bir bölümü olarak görülür. Günümüzün Konak Meydanı'nın Güney Batı yönündeki bir noktadan başlayan liman geniş bir kavis çizerek Hisar Camii'nin yakınlarındaki bir noktada son bulur ve kıyı şeridi Bornova Körfezi'ne doğru uzayıp gider. Bu iç limanın girişinin solunda bulunan ve ilk yapılış tarihi bilinmeyen ancak XIII. Yüzyıl'ın başlarında Bizanslılar tarafından elden geçirilen Kale;  XIV. Yüzyıl'ın ortalarında St. Jean Şövalyeleri tarafından adeta yeniden yapılırcasına onarılır ve limanın kontrolü amacıyla kullanılmaya başlanır. Sonraki yıllarda iç limanın giderek dolması ve yok olması kalenin stratejik önemini ortadan kaldırır ve gün geçtikçe harap olan kale sonunda ortadan kalkar. Hisar Camii'nin adındaki "Hisar" sözcüğü bu kalenin yanı başında yapılmış olmasındandır. Günümüzde Çankaya semti civarındaki "Kale Arkası" denilen bölgenin adı da bu kaleden kalmadır. İşte yukarıda sözünü ettiğimiz iç limanın kavisli kıyısı doldurulduktan sonra günümüzün Kemeraltısını oluşturan çizgi olurken, iç limanın sağ köşesindeki kalan ve günümüze kadar parça parça doldurulan alan da Konak Meydanı olur. Cumhuriyetin ilanından sonra meydana İzmir Belediye Meclisi kararı ile "Atatürk Meydanı" adı verilir. Ancak yetkili kişiler ve kurumlarca bile bu meydan için "Konak Meydanı" denmekte ve "Atatürk Meydanı" adı pek kullanılmamaktadır
 
Konak Meydanı'nın tarihi içinde yaşadığı en önemli iki gün 15 Mayıs ve 9 Eylül günleridir. İzmir'in tarihte yaşadığı en büyük kâbus olan ve 15 Mayıs 1919 Perşembe günü Yunan askerinin Kordon'a ayak basıp Konak Meydanı'na yürüyüp öncelikle Hükümet Konağı ve Kışla'yı ele geçirmesiyle başlayan "İşgal", 9 Eylül 1922 Cumartesi günü Türk Askeri'nin Konak Meydanı'nda Kışla ve Hükümet Konağı'na bayrak çekmesiyle sona erer.**
 
Kaynakça:  Yaşar ÜRÜK (**)

 

 

Konak Tarihi

TARİHÇE Smyrna kenti ilk olarak Bayraklı'daki Tepekule Höyüğü'nde kurulmuştur. M.Ö. IV. yüzyılın sonlarına doğru artan nüfus ve ihtiyaçlar doğrultusunda Smyrna terk edilerek Pagos'a (Kadifekale) yerleşilmiştir. Efsaneye göre, İzmir'e gelen Büyük İskender,...
erotik
Live İzmir